Binlerce yıllık bulgularıyla tarih yazımını değiştiren arkeolojik alan: Göbeklitepe

Göbeklitepe'deki kazıların bulguları, tarım ve hayvancılığın yerleşikliğin nedeni değil sonucu olduğunu, 12 bin yıl önce yaşayan toplulukların mimarlıkta, teknolojide ve sanatta da gelişmiş bir toplum olduğunu ortaya koyuyor.

Tourexpi 16.10.2024 00:00 16.10.2024 00:00

AA'nın,

Anadolu'daki arkeolojik kazılarda, öngörülenden daha eski dönemlere tarihlenen

verilere ulaşılmasına ilişkin dosya haberinin ilk bölümünde, Şanlıurfa'nın

merkez Haliliye ilçesi sınırlarında kırsal Örencik Mahallesi yakınlarında

bulunan Göbeklitepe'deki bulgular ele alındı.

Kent

merkezine 18 kilometre uzaklıktaki Örencik Mahallesi'nde, 1963'te yapılan yüzey

çalışmaları sırasında fark edilen Göbeklitepe'de 1995'ten bu yana Kültür ve

Turizm Bakanlığı himayesinde kazı çalışmaları yürütülüyor.

UNESCO

Dünya Mirası Listesi'ne 2018'de dahil edilen Göbeklitepe'deki kazılarda

elde edilen sonuçlar hem dünyanın ilgisini bu alana çekti hem de tarih yazımını

değiştirecek veriler ortaya koydu.

Göbeklitepe

Kazı Başkanı Prof. Dr. Necmi Karul, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1995'te

başlayan kazılarla Göbeklitepe'nin neolitik çağın anıtsal yapılarını

barındırdığının öğrenildiğini belirtti.

Kazılarda,

M.Ö. 9600'lü yıllar ile 8200'lü yıllar arasına tarihlenen yaklaşık 1500 yıllık

süreci yansıtan yerleşim katmanlarının kısmen açığa çıkarıldığını anlatan

Karul, burada kamusal özellik taşıyan anıtsal yapıların olmasının arkeoloji

camiasında büyük etki yarattığını kaydetti.

Karul,

şöyle konuştu:

"Göbeklitepe'nin

içerisinde insanların günlük hayatlarını sürdürdükleri konutların da olduğu

kamusal yapıların olması, dolayısıyla buraların insanların bir araya geldikleri

inançlarla ilgili bir yer olmasından öte bir yerleşim yeri olarak kullanıldığı

anlaşıldı.

Nitekim

2021'de Taş Tepeler ile bu bölgedeki Neolitik çağ araştırmaları daha geniş bir

bölgeye yayıldığında da benzer sonuçlarla karşılaştık. Bugün Harran Ovası'nın

etrafında çok sayıdaki çağdaş yerleşmede yine özel kamusal yapılar ile

konutları bir arada gördüğümüz yerleşim yerleri açığa çıkardık.

Göbeklitepe'nin

bunların içerisindeki en önemli farkı, bu döneme ilişkin sonraki süreçteki

araştırmaları tetikleyen bir yönü oldu. Bunun da başında özellikle buradaki

anıtsal yapıların, onlar içerisindeki T biçimi dikili taşlar ve daha da

önemlisi T biçimdeki taşların üzerindeki sembollerin varlığı... Bütün bunları

bir araya getirdiğimiz zaman bize 12 bin yıl önceki insanın mimarlıkta,

teknolojide, sanatta ne kadar ileri toplumlar olduğunu gösterdi

diyebiliriz." dedi.

Tarım

ve hayvancılık yerleşikliğin nedeni değil sonucu

Karul,

Taş Tepeler Projesi kapsamında Göbeklitepe ve çağdaş alanlarda yürütülen

çalışmalarda elde edilen bilgilerle, o dönemdeki yaşama ilişkin önceki

düşüncelerin aksine sonuçlara ulaştıklarını, avcı-toplayıcı bir yaşam süren

toplulukların yerleşik yaşamı benimsediklerini gördüklerini anlattı.

Yerleşik

hayata geçilmesine rağmen bu toplulukların henüz tarım ve hayvancılığı

bilmediğinin anlaşıldığını vurgulayan Karul, Göbeklitepe'de yerleşiklikle

beraber çevredeki kaynakların daha etkin bir şekilde değerlendirildiğinin

görüldüğüne işaret etti.

Dönemin

ileri aşamalarında bitki yetiştiriciliği ve hayvan evcilleştirme denemeleriyle

karşılaştıklarına dikkati çeken Karul, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yerleşikliğin

hemen ardından bitkileri tarıma aldıklarını ve hayvanları evcilleştirdiklerini

görüyoruz. Dolayısıyla Göbeklitepe ve benzeri yerlerde yerleşiklikle başlayan

süreç, bugünkü toplumsal düzenin temelindeki en önemli girdi olan üretici yaşamın

da başlangıcını gördüğümüz bir yer olarak arkeoloji tarihçesinde önemli bir yer

tuttu.

Göbeklitepe'yi

bu kadar önemli yapan, toplumun büyük bir kısmının ilgisini çeken, dünya

ölçeğinde ilgisini çeken şey, bizim geçmişe bakış açımızın, algımızın ne kadar

yanlış olduğunu adeta gözler önüne sermesi. Başka bir ifadeyle de yüzümüze

vurması oldu.

Bunu

nasıl biraz daha açıklayabiliriz derseniz, Göbeklitepe gibi yerlerin özellikle

geçmişteki toplumların ilkel, az gelişmiş toplumlar olduğu algısını köklü bir

şekilde değiştirdiğini anlıyoruz. Modern insan geçmişe ilerlemiş bir şekilde

bakar ve geçmişi düşündüğünde de kendisi zamanın sonunda olduğu için kendisini

geçmişe göre en gelişmiş bireyler, insanlar ve toplumlar olarak algılar.

Göbeklitepe bize 12 bin yıl önce burada yaşayan insanların anıtsal mimariler

yapabilen, bir araya gelip bu yapıların içerisinde meclisler kuran ve o dikili

taşları, onların üzerindeki ağırlıklı hayvan betimleriyle oluşturdukları

sahneleri işleyebilen ve bunlarla birtakım mitolojik hikayeleri yaşamlarının

bir parçası haline getiren topluluklar olduğunu gösterdi.

Böyle

düşünüldüğünde 12 bin yıl önce Göbeklitepe'deki insanın bugünkü toplumdan hiç

de geri kalmayacak yönlerinin, sanatçılarının, hikaye anlatıcılarının olduğunu,

o hikayeleri bu dikili taşların üzerine işleyebilecek sanatkarların, bu

binaları yapan, tasarlayan o dönemin mimarları ve ustaları olduğunu gösterdi.

Bizim bugünkü bakış açımızın geçmişi ne kadar küçümseyici olduğunu da yüzümüze

vurmuş oldu diyebiliriz."

"Becerilerinin

ne kadar üst düzeyde olduğunu gösterdi"

Göbeklitepe

ve çağdaşı alanlardaki bulguların tarih yazımını değiştirebildiğini ifade eden

Karul, şu bilgileri aktardı:

"Tarih

kitapları dünyanın hemen hemen her yerinde son yıllarda kuşkusuz değişiyordur.

Özellikle yerleşikliğin nedeninin tarım ve hayvancılık olduğu düşünülürken

Göbeklitepe ve çağdaşı yerler, yerleşikliğin nedeninin tarım ve hayvancılık

değil, tarım ve hayvancılığın yerleşiminin bir sonucu olduğunu gösteren

yerlerin başında geliyor. Bilginin değişmesi bakımından düşündüğümüzde en

önemli dizilerden biri.

Yine

okul kitaplarında geçmiş dönemdeki, 12 bin yıl önceki insanların yaşam

mücadelesi vermekle sınırlı bir hayat sürdürdükleri algısı var. İnsanların

mağaralarda yaşadığı ve zorluklar içerisinde yaşadığı gibi bir algı vardı.

Göbeklitepe'de bunun ne kadar gerçek dışı olduğunu, 12 bin yıl önceki

insanların becerilerinin, başarılarının her anlamda, teknolojide, mimarlıkta ne

kadar üst düzeyde olduğunu gösterdiğini de rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Böyle

bakıldığında tarih yazımındaki yanlışları büyük bir oranda düzelten arkeolojik

keşiflerin başında geliyor diyebiliriz." (AA)

Orijinal Haber

Login and/or register to view page statistics