Polonyalı
Prens Adam Jerzy Czartoryski teşvikleriyle 19. yüzyılda kurulan köyün nüfusu,
kentleşme ve Polonya kökenlilerin yurt dışına göçmeleri gibi nedenlerle giderek
azalıyor.
Köyde
kalan az sayıda Polonya kökenli ise hem kültürlerini korumak hem de nesillerini
devam ettirmek için büyük gayret gösteriyor.
AA'nın
"İstanbul'un Yüzleri" başlıklı dosyasının yedinci haberinde,
Polonezköy'ün "son Polonyalıları", AA muhabirine köyün kültürel
dönüşümünü anlattı.
"Biz
hem Polonyalı hem de Türk'üz aslında"
Polonezköy'ün
5. nesil Polonyalısı olan Dilara Biskupski, nerdeyse tüm akrabalarının köyü
terk ettiğini birçoğunun da Polonya'ya yerleştiğini söyledi.
Ailesiyle
köyde yaşamaya devam etmek istediğini belirten Biskupski, "6. neslin de
son annelerinden biriyim, 3 oğlum var. Onlar da Polonezköy'deki son Polonyalı
nesli. Biz direnebildiğimiz kadar kendi işimizi yapıp, kendi çocuğumuzu
büyütüp, kendi kültürümüzü yaşatıp burada yaşamaya devam etmek istiyoruz."
dedi.
Biskupski,
Polonezköy'deki çok kültürlü yaşamın modern dünya için eşsiz bir örnek olduğunu
belirtti.
Farklı
kültürlerin bir arada yaşamasının köye zenginlik kattığını anlatan Biskupski,
"Tamamen güzelliğin, birlikteliğin, birlikte olmanın anlamını yaşatan çok
güzel bir köy Polonezköy." diye konuştu.
"Hristiyanlar
ve Müslümanlar her bayramda birbirlerini mutlaka ziyaret eder"
Biskupski,
Polonezköy'de Müslümanlar ve Hristiyanların iki asırdır sorunsuz, dostça ve
kardeşçe yaşadığına dikkati çekti.
"Bütün
Hristiyanlar ve Müslümanlar her bayramda birbirlerini mutlaka ziyaret eder,
mutlaka hediyesini getirir." diyen Biskupski, bu kültürel zenginliğin son
yıllarda yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını ifade etti.
Biskupski,
"Benim bütün halalarım yurtdışına yerleşti. Babamın sülalesinden burada
kalan bir tek benim. Polonezköy 1842’de kuruldu ve kurulduğundan beri
Müslümanlar ile Hristiyanlar dostça, kardeşçe birbirini ayırt etmeden her zaman
herkese kapıları açık olarak yaşadılar. Bu her zaman da böyle olacak."
ifadesini kullandı.
"Son
nesiliz"
Polonezköy'deki
6. nesil Polanyalılardan olan Antoni Dohoda da nüfuslarının azaldığını ifade
etti.
Dohoda,
Polonezköy'de bilinen ilk evin büyük dedesi tarafından yapıldığını ve Zofia
Rizi Anı Evi olarak bugün de Polonezköy'e gelen ziyaretçilere köyün tarihi ve
kültürü hakkında bilgiler sunduğunu söyledi.
Burada
hiçbir ayrımcılıkla karşılaşmadıklarını vurgulayan Dohada, şunları kaydetti:
"Burada
dostane büyüdük, dostane yaşadık. Zaten tamamen Türkleşmiş durumdayız. Bundan
da çok mutluyuz, çok gururluyuz ama aynı zamanda nereden geldiğimizi de asla
unutmadık. Polonya'da akrabalarımız var ama bağlarımız artık kopmaya başladı.
Artık tatilden tatile gezmeye tozmaya gidiyoruz. Hem ekonomik şartlardan
yerlerini satıp gidenlerden ve yaşça büyük olanların vefatlarından dolayı
popülasyon iyice düşüyor ve bu kültürü devam ettirebilecek nesil olarak sadece
gençler kaldı. Gençleri de günümüz şartlarında Polonezköy'de tutmak çok
zorlaştı."
Polonya
kökenli nüfusu 50'lere kadar düştü
Polonezköy
Muhtarı Özer Okumuş ise 40 senedir Polonezköy'de yaşadığını ve buradaki
kültürel dokunun eşsiz bir yapıya sahip olduğunu belirtti.
Polonezköy'ü
kuranların Polonyalılar olmasının ve çok kültürlü yapısının önemli olduğunu
anlatan Okumuş, "Tamamen köyü kuran onlar. Belirli bir dönem sonra
yurtdışına çok fazla göç veriyor ve nüfus azalıyor. Son dönemde de gençler,
okumaya gidenler, yurtdışına gidenler yurtdışında kalıyor. Geri dönme niyetleri
de olmuyor. Burada kalan yaşlı nüfustan da vefatlar oluyor. Giderek sayı
50'lere kadar düştü." ifadelerini kullandı.
Köyde
harika bir çocukluk ve gençlik geçirdiğini dile getiren Okumuş, hatıralarını şu
sözlerle özetledi:
"Çocukluğum
burada geçti. Burada Daniel, Antoni, Fredi abilerin elinde büyüdük. Buranın
kültürünü yaşadık, içimize çektik. Polonya'yla olan kökler burada hiçbir zaman
kopmamış. Bu kültürü yaşatmak için Polonya’nın da konsolosluğun da çok büyük
katkıları var. 40 sene öncesinde bu köye ilk geldiğimizde her akşam bir evin
bahçesinde toplanır, masa kurulur, eğlenilirdi. Her akşam mutlaka maç
oynanırdı. Buradaki en büyük özellik her akşam 5-7 arası muhakkak maç
oynanmasıydı. En yakın arkadaşlarım Deniss Novvicki, Klara Zilkovski ve Cüneyt
Berik, biz hep beraberdik, iç içeydik. Yine burada herkes düğünde, cenazede
birbirinin yanında ve arkasında. O konuda kimse bir eksiklik hissetmiyor."
(AA)
Login and/or register to view page statistics