Assos
Antik Kenti'nde 1881-1883 yıllarındaki ilk bilimsel kazıların ardından 1981'de
yeniden başlayan çalışmalar, kesintisiz devam ediyor.
Antik
Çağ'da "Troas" olarak isimlendirilen bölgenin güney kıyısında,
Midilli Adası'nın karşısındaki volkanik bir tepenin zirvesi ve yamaçlarında
kurulan kent, asırlar boyunca çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yaptı.
Çağlar
boyunca önemli bir liman kenti olan Assos, kalıntıları ve doğasıyla her yıl çok
sayıda turist çekiyor.
Assos'ta
Türk bilim adamları tarafından 1981'den bu yana yürütülen kazılarda 44. sezon
tamamlandı.
"Mozaik,
bitkisel ve geometrik motiflerden oluşuyor"
Çanakkale
Onsekiz Mart Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Arkeoloji Bölümü
Öğretim Üyesi ve Assos Kazı Heyeti Başkanı Prof. Dr. Nurettin Arslan, AA
muhabirine, Kültür ve Turizm Bakanlığı desteği ve İÇDAŞ'ın ana sponsorluğunda
kazıya devam ettiklerini söyledi.
Arslan,
kazı sezonunda antik kentte ve akropoliste (antik kentlerin yanında hisar ve
çeşitli yapıların yapıldığı tepelik bölgelere verilen ad) yeni bulgulara
ulaştıklarını anlattı.
Bunlardan
birinin geçen yıllarda başlanan ve halen devam eden batı sur duvarının
kenarındaki han yapısı olduğunu belirten Arslan, "Burada da yeni mekanlar
ortaya çıkarılmaya devam ediliyor fakat bunun dışında özellikle Kültür ve
Turizm Bakanlığımızca başlatılan 'Geleceğe Miras Projesi' kapsamında
sergilenmesi düşünülen ve bir parçası gün yüzüne çıkarılmış olan mozaikli
yapıda çalışmalar tamamlandı. Kazılar sonrasında Helenistik döneme ait olan
mozaiğin tamamen sağlam olarak günümüze kadar korunduğunu gördük. Mozaik,
çokgen taşlarla yapılmış, polygonal (çokgen) adını verdiğimiz taşlarla üç
renkli bitkisel ve geometrik motiflerden oluşuyor." diye konuştu.
Bu
tür örneklerin Anadolu'da küçük parçalar halinde bulunduğuna işaret eden
Nurettin Arslan, şöyle devam etti:
"Özellikle
Makedonya'da ve Yunanistan'da bazı kentlerde sağlam örnekler var. Assos'ta
bulunan bu yeni mozaik, şu andaki tahminlerimize göre 2200 yıllık. Bu nedenle
de aslında Anadolu'da bulunan Helenistik döneme ait polygonal tesseralı (farklı
renklerden oluşabilen mozaiklerdeki resim etkisini artırmak için kullanılan
taş, cam veya mermer parçalar) ilk mozaiklerden bir tanesinin olduğunu
söyleyebiliriz. Bu yapının Helenistik dönemde olasılıkla bir gymnasium
(cimnastik salonu) olarak kullanıldığını ancak son kullanım süreci olan Bizans
döneminde konut alanına dönüştürüldüğünü, bu alanın kullanıma rağmen
mozaiklerin hiç bozulmadan bugüne ulaşmasının aslında büyük bir şans olduğunu
söyleyebiliriz."
"İleri
gelen bir aileye ait anıt mezar olduğunu söyleyebiliriz"
Prof.
Dr. Arslan, diğer kazı alanının ise agoranın doğu bölümü olduğunu söyledi.
Kendilerinden
önceki araştırmacıların bir "çeşme yapısı" olarak adlandırılan yapıyı
kazdıklarını dile getiren Arslan, "Bunda da çalışmalar tamamlanıp sona
erdirildi. Kazılar sonrasında aslında sözünü ettiğimiz oldukça büyük abidevi
yapının bir çeşme değil, Assos'taki önemli ailelerinden birine ait bir mezar
anıtı ya da heroon dediğimiz 1800 yıllık bir anıt mezar olduğu ortaya çıktı.
Assos'ta, güney stoanın (üstü kapalı, sütunlu galeri) batı kenarında iki
kardeşe ait bir mezar anıtını biliyoruz. Ortaya çıkarılan mezarın Roma
döneminde kentte ileri gelen bir aileye ait bir heroon, yani anıt mezar
olduğunu söyleyebiliriz." ifadesini kullandı. (AA)
Login and/or register to view page statistics