Hüseyin Baraner: ‘Almanya Nereye Gidiyor?’

Almanlar, son yılların en kritik seçimi olarak nitelendirilen erken genel seçimlerde bir sonraki Federal Meclis'i seçmek üzere dün (Pazar günü) sandık başına gitti. 59 milyondan fazla seçmen federal parlamentodaki 630 sandalye için oy kullandı.

Tourexpi 24.02.2025 00:00 24.02.2025 00:00

Sandıklarda

anketlerin de öngördüğü üzere Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Genel

Başkanı Friedrich Merz’i başbakan adayı gösteren Hristiyan Birlik (CDU/CSU)

partileri yüzde 28,5 oyla birinci parti oldu.

Adayların

başbakanlık koltuğu için yarıştığı seçimde sağcı ve aşırı sağ eğilimli faşist

Almanya için Alternatif (AfD) Partisi ikinci sıraya yerleşti. Başbakan Olaf

Scholz’un partisi Sosyal Demokrat Parti (SPD) ise tarihinin en büyük seçim

yenilgisini yaşarken, seçimi üçüncü sırada tamamladı. Yeşiller ve Sol Parti

(Die Linke) yüzde 5 seçim barajını aşarak Federal Meclis'e girmeye hak kazanan

diğer iki parti oldu. Hiçbir parti Parlamento'da çoğunluğu sağlayamadığından

ülkede yine koalisyon hükümeti kurulacak.

Merkezi

Almanya’da yer alan Dünya Kardeş Kentler Turizm Birliği Genel Sekreteri ve aynı

zamanda Türk-Alman turizm uzmanı Hüseyin Baraner, Almanya’nın yakın tarihindeki

en kritik seçimlerden biri olarak görülen ve muhafazakar Hristiyan Birlik

partilerinin (CDU/CSU) birinci çıktığı 23 Şubat Erken Genel Seçimi’ni, bu

seçimlerin Türkiye ile olan ilişkilere ve Türk turizmine yansımalarını

değerlendirdi.

ŞİMDİ

ALMAN SİYASİ DİNAMİKLERİ YORGUN VE ÇARESİZ BİRAZ DA VE YANLIZ!

Almanya'nın

yeni parlamento seçimlerinin ülkenin siyasi manzarasını kökten değiştirerek,

II. Dünya Savaşı'ndan bu yana en sarsıcı etkilerden birini yaratabileceğini

gözler önüne serdiğini belirten Türk-Alman turizm uzmanı Hüseyin Baraner,

Almanya’nın, uzun yıllar boyunca barış -sosyal adalet ve büyüyen güçlü ekonomi

temelleri üzerine kurulu bir siyaset izlediğini vurgulayarak, “Bu sağlam

temeller, Almanya’yı istikrarlı bir demokrasi ve hukuk devleti olarak ayakta

tuttu. 75 yıldan bugüne süren zamanda bu imaj ile dünyanın üçüncü ekonomisini,

Avrupa’yı yaktıkları II. Dünya Savaşı’nın külleri üzerine inşa etmeyi

başardılar. Son derece vasıfsız ve dünyanın gerçeklerinden uzak kişilerin

yönettiği Federal Almanya’ya son 10 yıl hiç yaramadı; talihsizlikler üst üste

geldi. Almanya şok üstüne şok yaşadı. Son 10 yılda her şey kötü, hem de çok

kötü gitti.” diye konuştu.

YABANCILAR

VE ALMANLAR ARASINDAKİ ENTEGRASYON SÜRECİ RİSK ALTINDA

Suriye'deki

iç savaştan kaçan bir milyon mültecinin üstüne bir de Ukrayna’dan gelen 900 bin

mültecinin Almanya'nın sokaklarını doldurunca, ülkenin sosyal kasadaki

birikintisinin hızlıca azaldığını ifade eden Türk-Alman turizm uzmanı Hüseyin

Baraner sözlerine şöyle devam etti:

“Bitmeyen

ve siyasetin 50 yıldır çözüm bulamadığı yabancı sorunu yine birinci gündem

maddesi oldu. Almanya’da son 60 yılda yabancılar ve Almanlar arasında zar zor

kurulan entegrasyon süreci tehlikeye girdi. Hem Alman hem de yabancı kökenliler

kendilerini rahatsız hissetmeye başladı; sosyal yaşam ve birliktelik zarar

gördü. Herkes öz kültürünün kabuğuna çekildi. Trenlerde, otobüslerde, sokakta

kimse kimsenin yüzüne bakmaz oldu, başlar eğik ve yere bakıyordu. Almanlar ile

göz göze gelen yabancı görünümlüler ise ‘ben yeni değilim, çok uzun yıllardır

Almanya’da yaşıyorum’ bakışı takınıyordu. Zaten pandemi sonrası Almanya, sosyal

ve ekonomik yapısal zorluklar yaşıyordu. Almanya’da paylaşım makası çok

açılmıştı. Almanya’nın hiç yaşamadığı bir pahalılık az kazananları iyice ezmeye

başlamıştı.”

"MADE

İN GERMANY" KAVRAMI TEHLİKEYE GİRDİ

İkinci

Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’yı Almanya yapan, tüm dünyanın takdir ettiği

çalışkan ve keşifçi Almanların çoğu vefat etmişti ya da şu an emekli olmuştu.

Alman sanayisi kalifiye eleman bulamıyordu. "Made in Germany" kavramı

tehlikeye girdi. Bunun üstüne özellikle sanayi yatırımları için aşırı bürokrasi

ve son derece denetleyici uzun kriterler listesi eklendi. Bu gelişmeler Alman

ekonomisini boğdu, sanayi yatırımları yavaş yavaş yurtdışına kaçmaya başladı.

Öte yandan, iş bilen yabancılar Almanya’yı tercih etmiyordu. Almanya bitmeyen

yabancı, göçmen, mülteci tartışmalarından dolayı innovatif ve vizyoner olan

yabancı iş göçünü elinden kaçırıyordu. Nitelikli elit yabancılar göçmen

muamelesi görmek istemiyordu. Buna karşılık Almanya’ya sığınan Mültecilerin

çoğu basit işlerde çalışıyor ya da küçük esnaflığa eğilim gösteriyordu veya

devletin sosyal yardımları ile hiç çalışmadan yaşama devam etmek istiyordu.

Ancak dünya durmuyordu.”

ALMANYA’NIN

BELİNİ ‘RUS GAZI’NIN KESİLMESİ KIRDI

Almanlar

artık özellikle otomotiv ve makine sanayisinde rakipsiz değildi. Daha düne

kadar 'çakma çakmak' bile yapamayan Çin’in inanılmaz yüksek teknolojik

buluşlarının yarattığı acımasız rekabet, Almanya’yı şoke etmeye devam ediyordu.

Alman sanayi gruplarında büyük tedirginlik başlamıştı. Yüksek sayıda işten

çıkarma süreci devam ediyordu. Dev markalar zarar ediyordu. Esasında küresel

anlamda Pandemi süresinde ekonomiye destek ve yardım programlarında en iyi

performans gösteren ülkelerin başında gelen Federal Almanya’nın belini daha çok

Alman ekonomisi için son derece hayati önem taşıyan ucuz Rus gazının kesilmesi

kırdı. Alman sanayisinin olmazsa olmazı ucuz enerjiydi. Ucuz enerji olmadığı

müddetçe Alman sanayisinin rekabet gücü yüzde 70 azalıyordu.”

ABD,

ALMANYA’YA SIRTINI ÇEVİRDİ

Bunlar

yaşanırken, II. Dünya Savaşı’ndan sonra Federal Almanya’nın maddi ve manevi

anlamda en büyük destekçisi, savunucusu, koruyanı ve hamisi olan Amerika

Birleşik Devletleri Almanya’ya sırtını çevirdi. ABD’de de ikinci Trump

döneminin demokratik yapıdan daha otoriter bir oligarkik rejime doğru kayış

sinyalleri, Alman sistemi ile uyumsuz zorlukların su yüzüne çıkmasına neden

oldu. Trump, herhangi bir Rus saldırısında Avrupa’yı ve Almanya’yı savunmam

demesiyle büyük bir şok dalgası oluşturdu.

TRANSATLANTİK

YAPI ÇATIRDADI

Ayrıca

Trump ve Musk yönetiminin mevcut Alman hükümetini sürekli aşağılaması ve aşırı

sağ Alman AFD partisinin açıkça desteklenmesi, insan hakları, basın özgürlüğü

ve her şeye rağmen yüzde 99 işleyen demokrasi üçgeninde büyümüş Almanları

derinden sarstı.

Bu

olup bitenlerin hepsi, II. Dünya Savaşı’ndan bugüne kadar nispeten büyük bir

sosyo-ekonomik ve kültürel başarı gösteren, halkını barış içerisinde sosyal

adalet sistemi ile mutlu bir şekilde yaşatmayı başaran Almanya’nın bir nevi

‘Midlife’ krizine girmesine neden oldu.

MERZ,

YENİ ŞANSÖLYE OLARAK MUHTEMELEN GÜVEN OYU ALACAKTIR

“Almanya,

şu an kendisini Avrupa’nın ortasında hiçbir zaman olmadığı kadar yalnız

hissediyor. Almanya’nın hareket alanı daraldı. Almanya Rusya ile Amerika

arasında bir nevi mengeneye sıkışmış durumdan nasıl çıkacak? Bu ortamda

Almanya, dün parlamento seçimlerini yaptı. Almanların dörtte biri aşırı radikal

sağa oy verdi. Ancak her ne olursa olsun hiç bir zaman ve şartta aşırı sağ

(AFD) ile ortak çalışmam diyen partilerin oy oranı yüzde 79! Bunu söylemi son

günlerde en çok vurgulayan ekonomi uzmanı olan Friedrich Merz, Federal

Almanya’nın yeni şansölyesi olarak muhtemelen güven oyu alacaktır.”

TÜRKİYE'NİN

KONUMU VE GÜCÜNE YENİ BİR BAKIŞ KAZANDIRABİLİR

“Almanya’daki

Türkler ile bugüne kadar pek fazla alışveriş ve yakınlığı olmayan Merz özünde

ne kadar elit görünse de alman toplumunu çok iyi tanıyan bir yönetici ve

Türkiye’nin önemini çok iyi kavramış durumda ve en önemlisi etrafında bu zamana

kadar genelde Türkiye’yi kötüleyerek milletvekili olan Türk kökenliler yok!

Almanya, yeni bir döneme giriyor ve bu yeni dönemin nasıl şekilleneceği, biz

Türkler açısından oldukça dikkatle takip edilmesi gereken bir süreç olacak. Bu

seçimlerin ardından Almanya’nın karşılaşacağı sorunlar ve atacağı adımlar,

yalnızca ülkenin iç politikasını değil, Avrupa ve dünya siyasetini de derinden

etkileyebilir. Türkiye'nin konumu ve gücüne yeni bir bakış

kazandırabilir.” 

TÜRK

TURİZMİNE ETKİSİ OLUMLU OLARAK KENDİSİNİ GÖSTERECEKTİR

“Bu

seçimler Almanya’yı daha olgun ve gerçekçi yapacaktır ve ileriye yönelik

ivedilikle ekonomiyi yeniden düzenleyen, hızlandıran ve canlandıran kararların

yanında mutlaka göç ve mülteci politikasının sağlam temellere oturtulması

sağlanacaktır. Bu son 10 yıl, Almanya’yı derinden sarstı, yalnızca çökertmedi.

Bundan sonra Almanya, alacağı doğru kararlarla ABD ve Rusya baskısı ve

kontrolünden kendisini kurtararak yeni bir güçlü bağımsız Avrupa inşa etme

sürecine başlayacaktır. Bu seçimlerin Türk turizmine etkisi olumlu olarak

kendisini gösterecektir, zira Türkiye’nin ve Türk halkının, Türk coğrafyasının

önemi yeni kurulacak, güçlendirilecek ve yeniden yapılandırılacak Avrupa için

son derece önem arz etmektedir. Amerika tarafından terk edilmiş, Rusya

tarafından devamlı tehdit altında tutulacak Avrupa Türkiye’yi içine dahil

etmeye mecbur kakacaktır.”

ALMANYA’DA

CİDDİ LOBİ FAALİYETLERİ BAŞLATMAMIZIN TAM ZAMANIDIR

“Türkiye

olarak şimdi ivedilikle Alman toplumu ve ekonomik dinamikler ile birlikteliği

ve ileriye yönelik iki ülkenin birbirine daha yakınlaşmasını sağlayacak

çalışmaları başlatacak STK’ları ve yapıları güçlendirmemiz ve Almanya’da ciddi

lobi faaliyetleri başlatmamızın tam zamanıdır diye düşünüyorum. Dolayısıyla

Türkiye’ye bakış daha pozitif, daha dengeli bir hale gelecektir; bu da

turizmde, özellikle pazarlamada bizim turizmcilerin önünü açacaktır.”

Fulya

OMAÇ / İZMİR

Orijinal Haber

Login and/or register to view page statistics